Mart ayında, Hindistan’ın Lakshmipur kentinin yakınındaki bir mangrov ormanıyla ilgili haftalık araştırmalarından dönen bir çevre koruma grubunun üyeleri.
Hindistan ve Bangladeş, iklim değişikliğinin etkilerinin açıkça hissedildiği ülkelerin başında geliyor ve bu bölgede yaşayan yerli kadınlar, ekolojik bir hazine olan Sundarbands’ta, yükselen suların tehlikelerini azaltma çalışmalarına öncülük ediyor.
LAKSHMIPUR, Hindistan; Kadınlar dürbünlerini boyunlarına geçirdiler, parlak yeşil sarilerini emniyete aldılar ve dünyanın en büyük deltalarından biri ve iklim değişikliğinin etkileri üzerine acil bir vaka çalışması olan Sundarbans’ta haftalık devriyelerine başlamak üzere motora bindiler.
Deniz seviyesi yükselip setleri aşındırır ve suyu ev kapılarına kadar yaklaştırırken, Hindistan ve Bangladeş’i birbirine bağlayan muazzam nehirler, gelgit düzlükleri, küçük adalar ve geniş mangrov ormanları ağı olan Sundarbans’taki yüzlerce köyün sakinleri, hayatlarının ve geçim kaynaklarının risk altında olduğunu gördüler. Hükümet desteğinin fazla olmadığı bu durumda, kâr amacı gütmeyen bir çevre koruma kuruluşunun yardımıyla Aparna Dhara gibi kadınlar kendi çözümlerini geliştirdiler. Bu çözüm, koruyucu bariyerler olarak yüz binlerce ek mangrov ağacı dikmek oldu.
30 yaşındaki Dhara Hanım, teknedeki diğer kadınlarla nereye daha fazla ağaç dikmeleri gerektiğini tartışırken “Toprağımız ve geçim kaynağımız, şiddetli kasırgalar ve öngörülemeyen şiddetli yağmurlar tarafından birçok kez hırpalandı,” diyor ve ekliyor: “Hayatımızın ritmi, etrafımızdaki suyun gelgitine bağlı ve mangrovları yaşam çizgimiz yapıyor.”
Görevlerinin yıkıcı bir arka planı var.
Aila Kasırgası 2009 yılında bölgeyi etkileyerek sel ve çamur kaymalarına neden oldu ve yaklaşık 200 kişi hayatını kaybetti. Fırtına, Bengal Körfezi’ne uzanan binlerce kilometrekarelik sulak alan olan alçak Sundarbans’ta yaşayan milyonlarca insan için, iklim değişikliğinin neden olduğu pek çok tehlikeyi gün yüzüne çıkardı.
Doğa Çevre ve Yaban Hayatı Derneği tarafından finanse edilen bir çevre programının parçası olan Lakshmishree Kendi Kendine Yardım Grubu üyeleri, mangrov fidanlarının büyüdüğü bir fidanlıkta.
Ölenlerin yerine yeni mangrovlar dikmek, Sundarbans’taki yüzlerce köyü çevreleyen setlerin korunmasına yardımcı olacak bir planın önemli bir parçası.
Yükselen suların ortasında timsahlar köylere girmeye başladı. Düzensiz muson mevsimleri, daha öngörülebilir mevsimlerin yerini aldı. Kalküta merkezli bir çevreci olan Ajanta Dey, sudaki yükselen tuzluluğun “sanki tüm alan bir başparmağın altında ezilmiş gibi” balıkları öldürdüğünü söylüyor. Zarar, Hindistan sınırı tarafındaki nüfusu yaklaşık 4,5 milyon olan Sundarbans’taki en marjinalleştirilmiş kişiler tarafından orantısız bir şekilde hissediliyor. Birçoğu ancak günlerce süren tekne gezilerinden sonra ulaşılan bölgelerde yaşıyor.
Birkaç yıl önce Dey Hanım, kasırga sonrası enkazı belgelerken, Dhara Hanım gibi kadınlar onunla iletişim kurdu ve bir zamanlar evlerinin bulunduğu bölgeleri gösterdi. Dey Hanım, mevcut setlerle açık su arasına daha fazla mangrov dikilmesini önerdi. Doğa Çevre ve Yaban Hayatı Derneği Program direktörü Dey’e göre, 2015 yılına kadar 15 binden fazla kadın bu görev için kaydoldu.
Herkes katılabilecek olsa da Sundarbans’taki birçok erkek çalışmak için şehirlere göç ediyor, yani iklim değişikliği mücadelesine genellikle köylerdeki kadınlar öncülük ediyor.
Kadınlar, Sundarbans hakkındaki derin bilgilerinden yararlanarak, mangrovların ekilebileceği alanların elle çizilmiş haritalarını oluşturuyor. Tohumları fidan olana kadar besliyor ve daha sonra sepetlerde veya teknelerde genç ağaçları taşıyorlar. Ardından, onları dikmek için çamur düzlüklerini kazıyor ve sonrasında büyümelerini bir mobil uygulama üzerinden takip ediyorlar.
Dhara Hanım’ın köyü Lakshmipur’da mangrovlarla kaplı bir arazidir ve köyün dönüm sayısı son on yılda 343’ten 2.224’e yükselmiştir. Birkaç yıl önce çorak görünümlü çamur düzlükleri olan bu bölgeler, mangrov ağaçlarının düz yuvarlak yaprakları, turnalar, martılar ve balıkçıllar açısından oldukça zengin.
Sadece tropikal ve subtropikal iklimlerde bulunan mangrovlar, acı suda hayatta kalma yetenekleriyle ayırt ediliyor. Araştırmalar, mangrov ormanlarının, dalgaların yüksekliğini ve hızını azaltarak iklim değişikliğinin, özellikle de siklonlara eşlik eden fırtına dalgasının etkilerini hafifletmenin mükemmel bir yolu olduğunu gösteriyor. Mangrovlar ayrıca yüksek karbon yakalama oranlarına sahip oldukları için sera gazlarının azaltılmasına da yardımcı oluyor. Yoğun kökleriyle selin etkilerini azaltmanın yanı sıra, yengeçler ve diğer kabuklular için doğal bir yaşam alanı sağlayarak balık avını artırmaya da katkı sağlıyor.
Lakshmishree Kendi Kendine Yardım Grubu üyeleri, diktikleri mangrovların büyümesini düzenli olarak ölçüyorlar.
Madhumita Bagh, sağda, Hindistan’ın Bangladeş sınırına yakın Gobardhanpur köyündeki mangrov çalışmalarını denetliyor.
Resmedilmeye değer Muri Ganga Nehri’nin karşısında yer alan Lakshmipur, geniş alanı kaplanlara, yemyeşil mangrov ormanlarına ve nadir yılanlara ev sahipliği yapan Sundarbans’ın güneybatı kesiminde yer alıyor. Köyde her evin kendi göleti bulunuyor. İnsanlar burada yıkanıyor, çamaşır yıkıyor ve sebze çiftliklerini sulamak için su çekiyor.
Geçenlerde bir öğleden sonra kadınlar ara sokaklarda balık ağları örüyor; civcivler, karnabahar ve domatesle dolu küçük çiftliklerden geçiyordu.
2.500’den fazla kişiye ev sahipliği yapan köyün bir tarafını tuğla ve beton bir set çevreliyor.
Lakshmipur’da doğan ve orada yüzlerce fırtınaya tanık olan 60 yaşındaki köy meclisi üyesi Bhaskar Mistry, “Son 50 yılda binlerce dönümlük köy arazisi nehre kapıldı,” diye belirtiyor.
Etraflarındaki acı su, köyün arazisini işgal etmeye devam ederken, insanlar toprağın çok tuzlu olmasından ötürü temel mahsulleri olan pirinç yetiştirmeyi bıraktı. Dhara Hanım’ın kayınvalidesi, iki evini, büyük bir çiftliği ve tatlı su göletini yükselen sulara kaptırdı. İklim değişikliğinin sonuçlarıyla yıllarca yaşayan Dhara Hanım, yağmur yağdığında derin bir uyku çekemediğini ve bundan sonra ne olacağından korktuğunu ifade ediyor. Köydeki birçok kişi bir iklim felaketinin eşiğinde yaşama hissini paylaşıyor olsa da Dhara Hanım, 2013 yılında mangrov eken kadın grubuna katılmasına ailesini ikna etmenin ilk başta imkânsız göründüğünü açıklıyor. Kayınvalidesinin ona “Çalışırsan kim yemek pişirecek, çamaşır ve bulaşık yıkayacak ve evi temizleyecek? Sen evin gelinisin ve bizim zamanında yaptığımız gibi ev içinde çalışmak zorundasın,” şeklinde bağırdığını hatırlıyor. Sundarbans’taki diğer birçok kadın için de hikâye benzer. BM eski insan hakları özel sözcüsü John Knox, “Bu kadınlar yalnızca son derece risk altında olmakla kalmıyor, aynı zamanda bu riskten nasıl kurtulacakları veya bu riski nasıl önleyecekleri konusunda seslerini bile duyuramıyorlar,” diye belirtiyor.
Ancak Dhara Hanım ısrar ediyor ve ailesini ağaçların sadece köyü selden korumakla kalmayıp aynı zamanda ek gelir elde etmek için bir şans olduğuna ikna edebiliyor. Dey Hanım’ın organizasyonu, kadınlara mangrov fidanı yetiştirmeleri ve dikmeleri için para ödüyor ve ayrıca balık, sebze, bal, yumurta ve diğer yerel ürünleri satmalarına yardımcı oluyor. Programa katılan kadınlar yılda ortalama 430 dolar kazanıyor ki bu da kişi başına düşen gelirin yaklaşık 1.900 dolar olduğu Hindistan’da bir aile için anlamlı bir destek anlamına geliyor. Dey Hanım, çevresel restorasyon çabalarında bu tür bir mali teşvikin yerel toplulukların katılımını, özellikle aileleri başka türlü katılmalarına izin vermeyecek olan kadınların katılımını sağlamak için çok önemli olduğunu ifade ediyor.
Köylülerin gündelik sarilerini giyerken işlerini ciddiye almadıklarını anlayan kadınlar, aynı zamanda üniforma da talep ediyor. Şu anda sahip oldukları resmi görünümlü yeşillerin hem çabalarının doğasını simgelediğini hem de misyonlarına ağırlık ve güvenilirlik kattığını söylüyorlar.
Lakshmishree Kendi Kendine Yardım Grubunun bir üyesi olan Aparna Dhara, Lakshmipur’daki evinde.
Kuş gözlemcileri ve diğer turistleri bölgeye çekmeyi uman Lakshmishree Kendi Kendine Yardım Grubu tarafından işletilen bir gözlem kulesi.
Bangladeş sınırına yakın Gobardhanpur köyünde, yaşları 25 ila 60 arasında değişen bir grup kadın mangrov fidanlığında toplanıyor. Kadınlar her musonda yeni tohumlar, dikenli çalılar ekiyor; yılanları ve çamurun derinliklerinde saklanan ısıran salyangozları da bölgeye yerleştiriyorlar. Ancak tüm sıkı çalışmalarının faydalarının da açık olduğunu belirtiyorlar. Son birkaç yıldır siklonlar yoğunlaşırken, köydeki herkes yeni mangrov ormanının yanındaki setin geçit vermediğini fark ediyor. Ağaçlardan oluşan duvar, gelen suyu yavaşlatıyor ve sete ulaştığında etkisini azaltıyor.
Geçen sonbaharda, bir grup adam mangrov köklerine gömülü bir tür salyangoz hasat etmek için mangrov ormanına gizlice girmeye başladı. Ağaçları kökünden söküyorlardı ve köyün mangrov çabalarını denetlemeye yardım eden Madhumita Bagh’a göre, biri çocuğunu dövüyor gibiydi. Bagh, onları polise şikâyet etti ve adamlar gelmeyi bıraktı. Komşu köylerdeki kadınlara mangrov programı hakkında eğitim veren Bagh Hanım, “Pes etmiyoruz!” şeklinde konuştu.
Dhara Hanım, ağaçlara karşı ailesel bir sevgi geliştirdiğini de belirtiyor ve ekliyor: “Mangrovlar çocuklarımız gibidir. Onları beslemezsek ölecekler.”
Son birkaç yılda yerel yönetim, katılımcılara mangrov fidanlığı olarak kullanmaları için kamu arazisi veriyor ve fidanların bir kısmını kadınlardan satın alıyor. Onlar da kadınların bu çabalarından etkileniyor. Bölge hükümeti yetkilisi Shantanu Singha Thakur, “Kadınlar sessiz iklim savaşçıları gibiler,” diyor.
Mart ayında Hindistan’ın Gobardhanpur kentindeki Ganj Deltası’nın bir görünümü.
Kaynakça: https://www.nytimes.com/2022/04/10/world/asia/sundarbans-mangroves-india-bangladesh.html?campaign_id=54&emc=edit_clim_20220412&instance_id=58278&nl=climate-forward®i_id=156735918&segment_id=88224&te=1&user_id=678aeb67d529715791186e932e07b1cd
Son Yorumlar