Hayvanlar da diğer hayvanları yemiyor mu? Bitkilerin yaşam hakkı olduğunu düşünmüyor musun? Kürtaja da karşı mısın? Sağlığına zararlı değil mi? Sadece vejetaryen olsam yetmez mi? Yerliler de hayvanları yemiyor mu? Hayvanlardan daha değerli değil miyiz? Ben çizburger söylesem ayıp olur mu?

Bu sorular ve türevleri veganların günlük hayatlarında birçok kez karşısına çıkıyor. Kimi zaman veganları köşeye sıkıştırma isteğiyle kimi zaman da gerçek bir merak duygusuyla…

 

Cornell Hukuk Fakültesi’nde profesör olan Sherry Colb tarafından kaleme alınan ve Nilgün Engin tarafından Türkçeye kazandırılan ‘Vegan Olmak için Bahaneler” kitabı bütün bu sorulara zekice ve esprili bir şekilde yanıtlar sunuyor.

Biz de kendisi de bir vegan aktivist olan Nilgün Engin ile bütün bu soruları, soruların kökenini ve geçtiğimiz haftalarda Yeni İnsan Yayınevi‘nden yayınlanan kitabın veganlar ve naveganlar için neler vadettiğini konuştuk.

Elif: Öncelikle kitap için tebrik ederim. Beni oldukça etkileyen bir kitap oldu ve kendi dilimizde bu kitabı okumuş olmanın bir ayrıcalık olduğunu düşünüyorum. Tek bir kelimeyle özetlemem gerekirse oldukça “zekice” yazıldığını ve bundan etkilendiğimi söyleyebilirim.

Nilgün: Teşekkür ederim, hayvanların ve onların hakkını savunmaya çabalayan veganların, hukuk alanında uzmanlaşmış insanlara ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Bu kitabın yazarı da onlardan biri. Öne sürdüğü savları karşı çıkması güç biçimde savunuyor olmasının bu uzmanlığından kaynaklandığını düşünüyorum.

‘Hem veganlar hem naveganlar için bir rehber’

Siz bu kitap hakkında ne düşünüyorsunuz? En güçlü yanı sizce nedir?

Kitabın veganizmle ilgili bilgi edinmek isteyen insanlar için güzel bir el kitabı olduğunu düşünüyorum. Diğer yandan, veganların sürekli karşılaştıkları argümanları belki de hiç düşünmedikleri bir noktadan ele alıp aydınlatıcı cevaplar verdiği ve veganlara da güzel bir rehber olabileceği inancındayım. Bence kitabın en güçlü yanı bir hukukçu tarafından yazılmış olması; veganların her gün karşılaştığı türden soruları önce samimiyetle ele alıp sonra da bir hukukçu titizliğiyle irdelemesi ve okuyucunun kendisini kaçınılmaz biçimde yazarla aynı fikirde bulması.

 

 

 

 

 

 

 

‘Gözlemlediğim sömürü ve zulmü anlatıyorum’

 

 

 

Vegan olduğunuz zamandan bu yana sizin en çok karşılaştığınız soru ne oldu? Siz bu soruya nasıl cevap veriyorsunuz?

 Bana en çok “Vejetaryen olsan anlarım da, neden veganlık? Süt ürünleri, yumurta, bal… bunların nesi var ki?” sorusu yöneltildi. Ben başlangıçta bir başka canlının hayatını sona erdirme ve/veya onu salgılarını vb. elde etmek adına sömürme hakkımız olmadığını anlatmaktaydım. Daha sonra bunun toplumdaki belirli tipolojiler karşısında, “belli başlı bilimsel gerçeklerle desteklenmesi gereken – haklı- bir argüman olduğu” fikrine vararak, hayvancılığın iklim ve insan sağlığı cephesinden de zararlarını ekleyerek sürdürdüm özgür yaşam hakkının temel hak olduğu konusundaki ikna çabalarımı.

Bir yandan da süt ve yumurta çiftliklerini, adaklıkları ziyaret ettim ve orada sömürülen bireylerin fotoğraf ve videolarını çektim. Benim vegan olmayan kişilerle yaptığım konuşmaların tamamı kendi tecrübelerime dayanıyor son zamanlarda. Birinci elden gözlemlediğim sömürü ve zulmü anlatıyorum, “Ama filanca hanımın çiftliğinden alışveriş yapıyorum, orada inekler mutlu!” söylemini somut delillerle çürütüyorum.

 

‘Haksız çıkarma çabası var’

 

Naveganlar günlük hayatlarında beslenme şekilleriyle ilgili çok fazla soruyla karşılaşmazken veganlar bir sürü soruyla karşılaşabiliyor. Sizce sebebi ne? Veganların bu sorulara ikna edici cevaplar verme gibi bir sorumluluğu olduğunu düşünüyor musunuz? 

Kanımca insanlar hissedebilen bir canlının acı çekmesine ve ölümüne dolaylı da olsa neden olmamak gereğini zaten kabul ediyorlar; ancak alışkanlıkları ve süregelen düzen içinde bunun dışında bir yaşam tarzını kabule hazır hissetmeyebiliyorlar.

Diğer yandan yaşam tarzlarını savunabilecekleri etik bir dayanak bulamayınca, yan yollardan veganları haksız çıkarmaya çalışıyorlar. Bu durum onları kendileriyle yapacakları hesaplaşmalardan koruyor. Veganların kendi içlerinde çeliştiklerine dair farkına vardıklarını düşündükleri herhangi bir argüman, alışageldikleri sömürü düzeninin parçası olmakla ilgili tüm rahatsızlıklarını gideriyor (farkında olsunlar ya da olmasınlar).

 

 

‘Bu soruları yanıtlamak aktivizmin ta kendisi’

Bunu baştan kabul ederek naveganlara  (vegan olmadan önceki ön ve son yargılarını da unutmadan) sabırla cevap vermek vegan aktivizmin ta kendisi. Şu var ki, sokakta yürürken dahi onlarca hak ihlali ile karşılaşan veganların sükunetlerini her zaman korumaları da mümkün değil. Bu durumda en iyisi, kendilerini sabırlı cevaplar verebilecekleri ruh halinde hissettiklerinde bildiklerini aktarmaları, kendilerini kötü hissettiklerinde ise polemikten kaçınmaları diye düşünüyorum.

‘Ya bizi uzaylılar kaçırsaydı?’

 

Kitapta yer alan ve verilen cevaplar açısından sizi en çok etkileyen bölüm ne oldu?

“Hepimiz vegan olursak çiftlik hayvanları yok olmazlar mı?”  başlığı taşıyan bölümde bir türün genlerinin devam etmesini sağlamanın, o türe ait bireyin mutluluğunu temin etmekten farklı bir konu olduğuna dair örnekler beni çok etkiledi. Uzaylılar tarafından türümün son örneği olarak kaçırılsam ve bana soyumu esir bir tür olmak kaydıyla devam ettirip ettirmeme hakkında karar verme şansı tanınsa ne cevap verirdim, bunun üzerinde çok düşünmedim ama çok kişiyle tartıştım.

Sizce bu kitabın hedef kitlesi kim?

Bence bu kitabın hedef kitlesi yeniliklere açık, doğru bildiği her konuyu tartışmaya açık tüm insanlar. Bunların arasında “Ben, bu kadar net hak ihlallerini görmezden gelen kimseye laf anlatamam!” diyen vegan da var, “Ama ben senin tercihine saygılıyım, sen neden benim hamburger yememe karışıyorsun?” diye soran navegan da.

Sizin eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Bu kitabı vegan olmamın ikinci yılında çevirmeye başladım. Sadece vegan olmamın hayvanlara inanılmaz zulümleri layık gören bu düzeni değiştirmeye yetmeyeceğini gördüğüm günlerden birinde başladım. Bu kitabı okuyan tüm veganlardan tek ricam daha aktif olmaları, önce yakın sonra uzak çevrelerine ulaşabilecekleri yolları, yöntemleri keşfetmeleri. Kendilerine yakın gördükleri gruplarda vegan aktivizme dahil olmaları. Hayvanların buna ihtiyacı var.

 

Sherry F. ColbCornell Hukuk Fakültesi’nde “Law and Charles Evans Hughes Scholar” profesörü. Bu kürsüde hayvan hakları, kanıt ve ceza muhakeme usulü üzerine ders veriyor. Columbia Üniversitesi ve Harvard Hukuk Fakültesi mezunu. Daha öncesinde Yüksek Mahkeme’de hakim olan Harry A. Blackmun’ın hukuk sekreterliğini yaptı. Colb Ithaca, New York’ta eşi, iki kızı ve iki köpeği ile birlikte yaşıyor.

 

Nilgün Engin 1961 Ankara doğumlu, orta ve lise öğretimini TED Ankara Koleji’nde bitirdikten sonra çalışma hayatına bankacılık sektöründe atıldı. Emeklilik sonrası serbest çevirmenlik yapmaya başlayan Engin’in yayımlanmış dört çeviri kitabı var. Çeviri çalışmalarının yanı sıra Animal Save Movement Orta Doğu ve Afrika bölge koordinatörü olarak vegan aktivizmin içerisinde yer alıyor.

 

Kaynak: https://yesilgazete.org/vegan-olmamak-icin-bahaneler-vegan-olmak-icin-bahanelere-nasil-cevrilir/amp/?__twitter_impression=true